Mail Grubuna üye olmak için aşağıdaki kutuya mail adresinizi girin

Google Grupları
Testis Kanseri grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

3 Nisan 2008 Perşembe

Kardeşimin Hikayesi

Bu blogu kurmamın amacı herkese testis kanseriyle ilgili bulabildiğim tüm yayınları Türkçe'ye çevirerek Türkiye'deki hastaların ve diğer tüm insanların biraz daha bilinçlenmesini sağlamak. Size kendi hikayemi anlatarak başlamak istiyorum.
30 Ocak 2008'de kardeşim Çağrı sol testisinde ağrı olduğunu söylemiş anneme, annem de çok endişeli bir şekilde beni aradı sabah. Sizin gittiğiniz bir ürolog vardı onun adı neydi diye. Doktorun ismini verdim ve fazla telaş yapmamasını söyledim. Ağrı varsa kötü değildir diye!! Neyse Cuma günü için randevu almış kardeşim, yani 1 Şubat'a. Cuma günü öğleden sonra kardeşim bir arkadaşıyla doktora gitti, biz de kayınvalidemin annesinin cenazesine gitmiştik. Yolda giderken aradım kardeşimi naptın ne dedi doktor diye. Doktor(Ahmet TURGUT-Devlet Hastanesi) babanı al gel demiş. Öyle dediğini öğrenince endişelendik ama benim içim çok rahattı. Böyle durumlarda içimden gelen sese güvenirim hep. Biz cenazeden sonra hemen eve gittik. Babamla Çağrı evdeydi, doktorun söylediklerini anlattılar. Doktor Çağrı'yı muayene etmiş ve hemen ultrason çektirmiş. Ultrasona normalde devlet hastanesinde randevu alman gerekiyor ve bu da 1 ayı buluyor. Ama Doktor, çok sağolsun, görevliyi aramış, hasta gönderiyorum hemen çe demiş. Ultrason sonucuna göre hemen ameliyata alınması gerek demiş, babama cep numarasını vermiş. Buraya gelmek istemezseniz de başka yerde mutlaka yaptırın ameliyatı demiş, kedinlikle ertelemeye gelmez demiş. Tabi kanserden bahsetmemiş. Akşam hemen aile sağlık danışmanımız :) Fatma ablayı çağırdık, geldiler. Üniversite hastanesinden hocalarını aradı, ultrason raporunu okudu. Ertesi gün Uludağ Üniversitesi Hastanesine acilden giriş yaptılar ve o gün saat 16:30'da ameliyata aldılar. Ameliyatta sol testisini aldılar. Tüm bunlar olup biterken bizim içimiz hala rahattı, çünkü hala kanserin adı geçmiyordu. Pazartesi günü ameliyattan önce alınan kanın tahlili yapıldı, tümör belirteçleri(marker) ölçüldü. Sonuç hiç de iç açıcı değildi AFP 90,60 ng/ml, βhCG 51,8 IU/ml. Aslında bunlar tek başına yeterliydi kanser olduğunu anlamak için ama o zaman hem az bilgimiz olduğundan hem de kardeşimin kanser olabileceğini düşünmek istemediğimden görmezden geldik ve patoloji sonucunu beklemeye başladık. Bu bekleme süreci gerçekten çok zor. Bu arada UÜ Üroloji prof.lerinden Bülent Oktay'dan Perşembe günü için randevu aldık. Salı günüydü galiba ben üniversitede uzmanlığını yapan bir doktor arkadaşımdan patolojideki son durum hakkında bilgi aldım ve kanser olduğunu o zaman öğrendik. Bunu öğrendiğimde Çağrı'ya söyledim. Çok kötü hissettim söyledikten sonra da. Çağrı da ben söyledikten sonra çok kötü oldu, ameliyatın yorgunluğu da eklenince uyumaya başladı. Ben bu arada internette bulabildiğim herşeyi okumaya çalıştım. Testis kanserinin kolay tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu, özellikle hastalığın ilk evrelerinde teşhis edildiğinde tedavi oranlarının %100'e vardığını öğrendim. İnsanı en çok umutlandıransa bisikletçi Lance Armstrong'un bu hastalığı yenmesi hem de beynine kadar dağılmışken yenmesiydi. Çağrı uyandığında okuduğum herşeyi onunla paylaştım, biraz da olsa içinin rahatladığını hissettim. Perşembe günü Dr. Bülent Oktay'a gittik. Çağrı'nın ameliyatının gayet başarılı geçtiğini, bundan sonraki tedavinin patoloji sonucuna göre belirleneceğini, korkulacak birşey olmadığını söylediğinde hepimizin içi rahatlamıştı. İlk kez o gece uykum bölünmeden uyuyabilmiştim. Sonraki Pazartesi günü Rentıp'ta abdomen ve toraks tomografileri çekildi, tümör belirteçleri yeniden ölçüldü. Toraks tomografisinde birşey çıkmadı ki bu kanserin akciğere yayılmadığı anlamına geliyor. Abdomende, retroperitonda 3 adet lenf nodu görüldü. Bunlardan en büyüğü 10 mm diğerleri 6mm. Bunlar normal insanda da olabilecek şeyler ama kardeşimin durumunda, özellikle testis kanserinin tipik yayılım bölgesi olduğu için endişe vericiydi. Tümör markerları ise iyiye gidişin olduğunu gösteriyordu. Cuma günü patolojiden çıkan raporla birlikte dosyası konseye yani tedavinin belirlenmesi için kurul toplantısına girdi. Konseyden RPLND(retroperitoneal lenf nodu diseksiyonu) kararı çıktı. Bu ne demek? Retroperitondaki lenf nodlarının ameliyatla çıkarılması. Kararı Bülent Bey bize açıklarken benim tansiyonum düştü. Bir ameliyat daha hiç aklımızdan geçmiyordu doğrusu. Biz hep umutla izleme seçeneğinin gerçekleşmesi için dua ediyorduk. Ama doğru tedavi buysa yapacak birşey yoktu. Ardından birkaç gün geçtikten sonra tam biz ameliyat için gerekli tetkikleri yaptırdığımız sırada Bülent Bey annemi çağırıp, tedavinin değiştirildiğini, öncelikle kemoterapi uygulanacağını daha sonrasında tomografilere bakılarak gerekirse RPLND ameliyatının yapılacağını söyledi ve biz altüst olduk. Kime güveneceğimizi şaşırdık. Etrafta tanıdığımız tüm doktorlara sonuçları faksladık, onların tanıdığı ürologlara incelettik. Tedavinin doğruluğundan emin olabilmek için. Herkes doğru karar olduğunu söylediği için içimiz rahatladı.
Bundan sonraki durak onkoloji polikliniğiydi. Prof. Osman Manavoğlu'ndan randevu aldık . Gittiğimizde Çağrı'yı muayene etti ve kan tahlilleri istedi. Bu arada Çağrı'nın başka problemlei vardı. Üniversite okumak için Viyana'ya gidecekti ama böyle bi hastalık çıkınca tüm planlar bozuldu. Gidip Viyana'daki üniversiteye kaydının dondurulmasını isteyecekti. Neyse vize için uğraştı, sağolsun konsolosluktakiler de çok yardımcı oldular ve birgün içerisinde vizesini aldı, uçak biletini aldı gitti. Kemoterapi öncesi hem bir moral oldu hem de üniversitesinin kaydını dondurdu.

Cumartesi geldi Pazartesi kemoterapiye başladı. Bu hafta ikinci küre başladı. Kemoterapi sırasında yaşadıklarımızı başka bir iletiye bırakayım.