Mail Grubuna üye olmak için aşağıdaki kutuya mail adresinizi girin

Google Grupları
Testis Kanseri grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

26 Temmuz 2013 Cuma

"Aslında mutlu olmak için ne çok şey olduğunu öğrendim"

Grubumuza yeni üye olan bir arkadaşımız bize hikayesini anlattı. Burada hastalığa yeni yakalanan arkadaşlar için yayınlamamıza izin verdi. Yaşadığı zor günlerin geride kalmasını, bundan sonra mutlu ve sağlıklı olmasını diliyorum.

"Aslında 2013 bana şans getirmişti. Şubat ayında yıllardır sevdiğim insanla evlilik yolunda ilk adımı atıp nişanlanmıştım. Ardından Ağrı'da sürdürdüğüm öğretmenlik görevimden sonra İstanbul'a tayinim çıkmıştı. Her şey yolunda gibi görünüyordu. Bir yandan yeni okuluma alışmaya çalışıyor, bir yandan da düğün hazırlıklarına devam ediyorduk. Mart ayının ortalarında okuldayken sol testisimde nohut büyüklüğünde ağrılı bir kitle fark ettim. İlk başta önemsemedim. Akşam eve gelip google'da bir arama yapınca karşıma o korkunç isim çıktı. "Testis Kanseri". Genelde ağrısız kitleyle kendini belli eder diyordu. Bu beni biraz rahatlatsa da yine de içimde bir korku ve endişe vardı. Hemen nişanlımla durumu paylaştım. Ardından 1 hafta gecikmeyle doktorun yolunu tuttuk. Nitekim yapılan tetkik ve tahlillerde testis kanseri olduğumu öğrendim. Dünyam adeta başıma yıkılmıştı. Haziran'da düğün planları yaparken şimdi acaba ölecek miydim diye sorular kafamda belirmeye başlanmıştı. Nitekim bu hastalığın diğer kanser türlerine göre tedaviye yanıt şansının daha yüksek olduğunu öğrensem de içim rahat etmiyordu. Ameliyata girdim ve sol testisim alındı. Ardından patoloji raporu ve tomografi sonuçlarında lenf bezlerinde ve akciğerde şüpheli nodüller tespit edilmişti. Evre 2B veya 3A testis kanseri. Patoloji raporu: Germ Hücreli Tümör. Bu sonuçların ardından Onkoloji servisinin yolunu tuttuk. 3 kür kemoterapi(BEP) planlandı. Her şey bir şaka gibiydi adeta. Şoku hala üstümden atamamıştım. 6 Mayıs'ta ilk küre başladık. Çok zor geçti. Kemoterapinin yan etkilerinden dolayı çok zorlandım. 2. kürde akciğer toksisitesi nedeniyle Bleomisiyn adlı ilaç kesilmek zorunda kaldı. Böylece kür sayısı 4'e çıkarılmış son 2 kür EP olarak devam edecekti. Fakat 3. kür bittiğinde ben de bitmiştim. Yaklaşık 10 kilo vermiştim. Bir şey yiyip içemez hale gelmiştim. Doktorum kemoterapiye hassas bir vücudum olduğunu söylüyordu. Ama 4. kürü kaldıracak gücüm de kalmamıştı. Doktorum da bu durumuma istinaden 4. küre başlamadan bir değerlendirme yapmaya karar verdi. Tomografiler çekildi kan tahlillerine bakıldı. Her şey temizlenmişti. Tümör belirteçleri normale dönmüştü. Ama yine de 4. kür EP konusunda kararsız kalındı. Ancak artan yan etkiler nedeniyle 4. kürü almadım. Şimdi 3'er aylık kontrollerim olacak. Çok zor bir süreçti ama şimdilik her şey yolunda görünüyor. Şimdi düğünümüz Ekim'de olacak. Bu hastalık bana ne mi öğretti? Bence bu hastalığın en önemli kazancı size getirdikleri. Hastalık insana ne getirir demeyin. Bu hastalık elbette çok şeyi götürdü ama çok da getirisi olduğunu inkar edemem. 1) Etrafımdaki insanların gerçek yüzünü, 2) Aslında mutlu olmak için ne çok şey olduğunu, 3) Küçük şeylerden mutlu olmayı, 4) Her sabaha sağlıklı bir şekilde uyanmanın ne büyük bir nimet olduğunu, 5) Neye inanırsanız inanın ama inandığınız şeye el açıp dua etmenin ne kadar önemli olduğunu, 6) Sağlıklı olduğunuz her güne şükretmeniz gerektiğini öğrendim. İhtiyacınız olan şey; çok şeye sahip olmak değil, az şeyle mutlu olmaktır. Sağlıklı olduğunuz her günün kıymetini bilin. Ve en önemlisi moral. Ben kendimi hiç bir zaman hasta olarak görmedim. En önemli desteği ailemden gördüm. Çok şükür bu hastalığı atlattık. Tüm hastalara Allah'tan şifa diliyorum.
Herkese geçmiş olsun..."

7 Haziran 2013 Cuma

Hayat Devam Ediyor

Grubumuzdan bir arkadaşımız daha hikayesini paylaştı bizimle. Hastalığa yeni yakalananlar için moral olması için burada yayınlamamıza izin verdi. Kendisine hayatta sağlık ve mutluluk diliyorum.

"Benim hikayem ise şöyle,


Nişanlıydım ve düğünümün yapılmasına sadece üç ay kalmıştı. Sol testisimde varikosel tarifine uyan ufak ufak ağrılar vardı. Bu kadar az ağrı için doktora gidecek bir yapıda da değildim açıkçası. Ne olduysa oldu ve ben o gün özel bir hastahaneye gittim. Yapılan doopler ultrasonografide sol testisimde hiç bir sıkıntıya rastlanılmazken, sağ testisimde solid kitle tespit edildi. Üroloji doktoru sağ testisimin alınması gerektiğini, hele hele ameliyat hemen yapılmazsa benim için hayati tehlikelerin oluşabileceğini söyleyince dünyam başıma yıkıldı. Bir yanlışlık olmalıydı. Benim sağ testisimde en ufak bir sıkıntı yoktu. Doktor bana o hastanede olmasa bile mutlaka o gün ameliyatı olmam gerektiğini söyleyince iyice karamsarlığa kapıldım.

Ancak ameliyatıma şeker diyebileceğim Doç.Dr. Fuat DEMİREL isminde bir hoca yaptı ve sağ testisim alındı. Artık çocuk sahibi olamayacağımı hatta evlenebilemeyeceğimi düşünmeye başladım. Patoloji sonucu bile gelmeden yaptırdığım sperm testinde sonucun güzel gelmesi moralimi hafif düzeltmişti.


Patoloji sonucu seminom Evre1B testis kanseri olduğumu öğrendim. Kan sonuçlarımda ameliyat öncesi ve sonrasında hiçbir sıkıntı yoktu. Kemoterapi alıp almama tercihime bırakıldı ve ben çocuk sahibi olabilmek için kemoterapi almamayı tercih ettim. Son kontrolüm sonucunu yarın alacağım, ameliyatımın ardından 10 ay geçti.


Planlandığı tarihte dügünümüzü yaptık, eşim şimdi 6 aylık hamile, eylül ayında oğlumuzun aramıza katılmasını bekliyoruz şimdi.


Bu hastalıktan kazanımlarım ve öğrendiklerim:

1) Herşey çok güzel olsa bile hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.

2) Herşey çok kötü ise bile biranda nasıl düzeliyor anlamayabilirsiniz.

3) Tek testislede baba olunabiliyor :)

4) Hayatında hiç içki, hatta sıgara kullanmamış, spor yapan bir insanda kanser olabiliyormuş.

4) Hastalığı veren de şifasını veren de aynı (isyan yok, şimdi dua zamanı)

5) Hastalıktan sonra namaza başladım ve manevi sıkıntılarımın çıkış yolunu buldum.

6) ve en önemlisi HAYAT DEVAM EDİYOR...."

8 Kasım 2012 Perşembe

Hayat en güzel hediye

Bugün grubumuza üye olan arkadaşlardan birisi testis kanseriyle olan hikayesini bizimle paylaştı. Yaşananlar çok güzel ifade edilmiş. Umarım bu acı tecrübe bir daha hiç yaşanmaz. Ahmet Bey'in sözleriyle devam ediyorum.


"Nereden ve nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama sizlere son 2,5 ayımı kısaca anlatayım.

Tarih 24 Ağustos 2012; yaklaşık 11 gün önce sağ testiste iltihaplanma olarak teşhis edilenşişliğin o gün iltihap değil bir tümör olduğunu öğrendim ve öğrendikten birkaç saat sonra kendimi ameliyat masasında buldum. Teşhis malum.

Aynı gün saat 17:00 civarında yarı uyuşuk vaziyette hastanede yatarken buldum kendimi. İlk başlarda sanki kötü bir rüya görüyorum ve sabah uyandığımda herşey normale dönecek gibi geliyordu. Ama maalesef bu bir rüya değildi ve bu acı gerçekle yüzleşmek zorundaydım.

Bir anda hayatım alt üst olmuştu. Kendi işimi kurma çabalarım, kariyerim, gelecek planlarım vb. hepsi uçtu gitti.Kafamda binbir soru işareti, ürkütücü bir endişe ve uykusuz geceler başladı. Patoloji raporunun gelmesiyle birlikte artık teşhis kesinleşmişti. (Evre 1b testis Ca.)

31 Ağustos 2012 tarihinde Medstar Yıldız hastanesi onkoloji servisine gittiğimde içimi ciddi bir hüzün kapladı ve gözyaşlarımı tutmak için ciddi bir çaba sarf ediyordum. Etrafımda bu rahatsızlıkla savaşan saçı kaşıdökülmüş, bazıları ciddi anlamda zayıflamış bir sürü insan vardı. Tedavi ile birlikte ben de mi böyle olacağım diye düşünürken gözyaşlarını da tutmam mümkün değildi artık. Birkaç dakika sonra Doktorum Mustafa Özdoğan ile tanıştım. Mustafa bey bir ön muayene yaparak tomografi ve diğer tahlil sonuçlarını değerlendirdi. Sonuç iki kür kemoterapi almam gerektiği idi.

(Hastanedeki ilk günümde bana yardımlarını esirgemeyen göz polikliniği çalışanlarından Gonca Karagöz’e sonsuz teşekkürler.)

Pazartesi eşimle birlikte hastaneye tekrar gittik. O gün aslında şunu anladım. Benimde diğer insanlardan hiçbir farkım yoktu. Ben de sadece bununla savaşmak zorunda olan insanlardan biriydim. Yani bu durumu kabullenmeli ve yapılması gerekenleri yapmalıydım.

Şaşkın gözlerle ve ne yapacağını bilmez halde, endişeyle sürecin nasıl olacağını öğrenmeye çalışırken, hikayenin kahramanlarından biri olan Eczacı Ayşegül hanım ile tanıştık. Tüm içtenliğiyle ve güler yüzü ile bizi odasına davet etti ve bu süreçte nelerle karşılaşacağımızı ayrıntılı bir şekilde anlattı. O gün ve daha sonraki günlerde onun o güler yüzü ve samimiyeti eminim ki almış olduğum ilaçlardan daha iyi gelmiştir.

Ayşegül hanım ile konuşmamızdan sonra acilen bleomisin denen ilacı temin etmemiz gerekiyordu ve ilaç ancak Ankara eczacılar birliğinden rapor karşılığı alınabiliyordu. İlaçların temini sürecinde canım kardeşim Ayça Özbek’e sonsuz teşekkürler. Ertesi gün (4 eylül 2012) ilaçları aldı ve yoğun çabalardan sonra Salı sabahı ilaçlar elimizdeydi.

Salı günü eşimle birlikte tekrar hastanedeydik. Sabah erken saatte Mustafa beyin hemşiresi bize kemoterapi ile ilgili eğitim verdi ve birkaç saat sonra 12. Kata, ilk kürün ilk gününü almak için, çok güzel dizayn edilmiş, hastaların tüm konforu en ince ayrıntısına kadar düşünülerek yapılmışkemoterapi ve sanat merkezine geldik. Burada hikayenin önemli kahramanlarından biri olan Gonca’yla karşılaştık. İlk önce hiç sevmemiştim onu, çünkü tedavi sırasında eşimin benle birlikte gelmesine karşı çıkıyor ve izin vermiyordu. Ama bu onun işiydi ve buna saygı duymam gerekiyordu. Ama sonraki günlerde müthişdesteği ve yardımlarıyla hep yanımızdaydı. Son gün oradan ayrılırken, eşimle göz göze gelip Goncanın göz yaşlarınıgördüğümde, bana tarifi mümkün olmayan bir sıcaklık hissettirdi.

Tedavinin ilk günleri rahat geçti. Sadece ilk kürün 5.gününden sonra biraz mide bulantıları ve istifralar oldu. Ama bunlar beklenenşeylerdi ve ben çok önemsemiyordum. Bir şekilde ilk kür bitti ve 2. Küre kadar olan arada ben iş yerine gidip çalışmak istedim.

Pazartesi tekrar iş yerindeydim. Tedavi başladıktan yaklaşık 16 gün sonra iş yerinde fark ettim saçımın sakalımın dökülmeye başladığını.Elimi sacıma götürünce saçlar tutam tutam elime geliyordu. Büyük bir moral bozukluğu ve hayal kırıklığı içinde, iş arkadaşlarımdan birinin arabası ile evde aldım soluğu, çünkü 2 kür bu tür tedaviler için kısa sayılabilirdi ve ben hep, saçlarım tamamen dökülmeden bir ihtimal bu süreci atlatabileceğim umudunu taşıyordum.

Ertesi gün eşimle birlikte bir traş makinesi satın aldık. O gün akşam saçlarımı 3 numara olarak kestim. Sanırım en son askerde üzülerek böyle traş olmuştum. Ama bunu da çok takmamam gerekiyordu ve öylede yaptım.

Derken kardeşimin İzmir’de hocalarına tekrar yaptırdığıpatoloji raporu geldi. Bu rapora göre evre1a olarak tanımlama yapılmıştı ve diğerine göre çok daha iyiydi. Bu raporla birlikte Mustafa Hocaya görüşmeye gittik. Mustafa hoca’nın” eğer başlangıçta bu patoloji raporu ile gelseydin kemoterapi almana gerek olmayabilirdi” Şeklindeki açıklamaları biraz canımızı sıktı. Hemen ertesi gün ilk raporu çıkaran Patolab ile görüştük ve konuyu kendilerine aktardık. Hata yapmış olabileceklerini ve tekrar bakacaklarını söylediler. Ertesi gün yaptığımız görüşmede sonucun doğruluğunu teyit ettiklerini belirttiler. Sonuç olarak, doğrusu hangisi sanırım hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Mustafa hocamızla yaptığımız görüşme sonrasında, hocamız riske atmaya gerek olmadığını ve tedaviye planlanan şekilde devam edeceğimizi belirtti. Bu arada ilk kür sonunda trombosit sayısında ciddi düşüşler yaşamıştım. Mustafa hoca 2. Kürün 5. Gününü almayacağımı söylediğinde doğrusunu söylemek gerekirse çok sevindim.

Birkaç gün sonunda 2. Kür başladı. İlk iki gün çok zorlanmadım. Ama ne olduysa 2. Günden sonra başladı. Bundan sonraki 5-6 gün anlatılmaz bir mide bulantısı ve defalarca istifralar. Neredeyse her gün sonunda tekrar hastaneye gidip serum bağlanıyor ve mide bulantısı ve kusmalar bir nebze azaltılmaya çalışıyordu. Bu süre gerçekten çok zordu ama yaşandı ve bitti.

Artık tedavinin sonuna yaklaşıyorduk sadece 2 tane bliomisin alacak ve sonra bitecekti. Bliomisin günleri diğerleri gibi 5-6 saat değil sadece 30 dk. sürüyordu. Ancak her defasında yaklaşık 3 saat sonra ateşim 38 derecenin üzerine çıkıyor ve biz eşim ve babamla birlikte gecenin bir vakti soluğu tekrar hastanede alıyorduk. İşte o günlerden birinde Acil servis doktoru Oğuzhan bey’le tanıştık. Onun deyimiyle teyzeoğlu! O gün gece onun sayesinde hastaneden morali yüksek ve gülümseyerek ayrıldığımı hatırlıyorum. Bugün tekrar gitsem beni hatırlar mı bilmiyorum ama benim onu hayatım boyunca unutmam mümkün değil.

10 Ekim 2012 son gündü ve artık tekrar ilaç almayacaktım. Tekrar damar yolu açılmayacaktı. (bu süreçte en sevmediğim anlardan biriydi. Neyse ki Ayşe hemşire vardı ve bu konuda çok iyiydi. Canımı acıtmadan damar yolu açtığın için sonsuz teşekkürler Ayşe abla!). En güzel şeylerden biri artık eşim her gece bana iğne yapmak zorunda kalmayacaktı. (yaklaşık 45 tane iğne bitmişti)

10 ekim 2012 tedavi tamamlandı. Bu süreçte 12. Kat çalışanları Fatma hemşire, Ayşe hemşire, ve diğer tüm hemşire arkadaşlara, 24 saat çekinmeden arayıp rahatsız ettiğimiz İrfan hocama , tüm güler yüzü ile bana resim yapmayı sevdiren Aysun hocama, etrafın temizliğinden sorumlu Gül ablaya, Ayşegül’e sonsuz teşekkürler. Siz hepiniz benim kahramanlarımsınız. O ilaçların içerisine hepiniz sevginizi koydunuz. Sanırım bizleri asıl iyileştiren sizlerin sevgisi. Sizleri o kadar çok sevdim ki tarif etmek mümkün değil. Hastaneyi gördüğümde midem bulanıyordu ama son gelişimde şunu fark ettim ki sizi tekrar göreceğim için gelmeye can atıyordum ve bir o kadar da heyecanlıydım.

Tedavi sonrası bir süre dinlendim ve sonra balık tutmaya karar verdim. Balık tutmanın beni ne kadar dinlendirdiğini, düşüncelerden ne kadar uzaklaştırdığını o zaman fark ettim. Kısa bir süre sonra akşamları biran evvel uyuyup yarın balık tutmaya gitme hayalleri kurmaya başlamıştım. Sabah kalkıyor, hızlı bir kahvaltı yapıyor ardından soluğu deniz kenarında alıyordum. Kafam bomboş, ne kariyer hedefleri, ne iş, ne hastalık ne de başka bir şey sadece oltanın ucuna nasıl bir balık takılacaktı onu düşünüyorum. Bu hobinin bana ne kadar iyi geldiğini gerçekten hissettim. Herkese tavsiye ederim.

5 kasım 2012 tekrar hastaneye gittim. Sebebi şu idi. Yarın işe başlayacaktım ve saçlarım tamamen dökülmüştü. İşe gidince nasıl tepkiler alacağımı bilmiyor ve gitmek istemiyordum. Ama maalesef çalışmak zorundaydım. Bir gün önce yine uyuyamamış ve ciddi anlamda huzursuz olmuştum. O gün

Psikologumuz Almila hanıma gitmeye karar verdim. Küçük bir gecikme ile onun yanındaydım. Yaklaşık 45 dakika sohbet ettik. Biraz rahatladığımı hatırlıyorum. Odasından çıktığımda artık ne yapmam gerektiğini biliyordum.

Hemen ardından sıra beni heyecanlandıran şeye gelmişti. 12. kata çıkacak ve beni hayata bağlayan kahramanlarımı görecektim. Asansör 12. Kata geldiğinde ilk olarak Goncayı gördüm. Beni içeri aldı ve hemşire arkadaşların yanına götürdü. Gonca’ya sıkı sıkı sarıldığımı gözlerimin dolu dolu olduğunu hatırlıyorum. Ama etrafıma baktığımda Goncanın ve diğer hemşire arkadaşların da gözleri dolu dolu olmuştu. O gün onların gözyaşları benim aldığım son ve gerçek ilaçtı. Hepinizi çok özlüyorum.

Ve hikayenin baş rol oyuncusu Prof. Dr. Mustafa Özdoğan;

Hocanız Prof. Dr. Mustafa Samur’la birbirinize vermişolduğunuz sözü yerine getirmenin gururunu, mutluluğunu sonuna kadar yaşayınız. Başardınız ve eminim ki çok daha iyilerini yapacaksınız. Siz farkında olmayabilirsiniz ama hastaların gözünde kelimelerle anlatılamayacak kadar değerlisiniz. Hayatım ve tüm kariyerim boyunca siz gibi insanları kendime örnek aldım. Yaptıklarınız ve yapacaklarınız konusunda size nasıl yardımcı olabilirim, elimden ne gelir şuan bilmiyorum ama bu konu için yakın zamanda kapınızı çalacağım. Bana siz ve ekibiniz yepyeni bir hayat hediye ettiniz. Teşekkürler.

Yazacak anlatacak çok şey var ama bir yerde bitirmek gerekiyor sanırım. Hastaneden ayrıldığımda saçlarım, kaşlarım ve sakallarım yoktu. Sanki yeni doğmuşkoskocaman bebek misali yeni hayata merhaba dedim. Hayata artık yepyeni bir pencereden bakıyorum. Kendime, eşime ve çocuklarıma daha fazla vakit ayırmak istiyorum. Mutlu olduğum işi yapmak ve beni mutlu eden insanlarla birlikte olmak istiyorum. Hayatımdaki fazlalıklardan ve gereksizliklerden yavaş yavaşkurtulup daha yalın, daha sade bir hayat sürmeyi arzu ediyorum. Artık ne istediğimi, ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyorum.

Son olarak sevgili eşime, biricik anneme ve babama, kardeşime, bana güç veren minik kızlarım Duru’ma ve Doğa’ma sonsuz teşekkürler. Sizin varlığınız benim varlık sebebim. Hepinizi çok seviyorum.

Birde bu hastalıkla savaşan herkese acil şifalar diliyorum.

Herkese Mutluluklar."


9 Ekim 2012 Salı

"Bunun geçici bir süreç olduğunu bildiğim için hayatımdan ödün vermek istemedim"

Grubumuza üye olan arkadaşlardan birisi bizimle hikayesini paylaştı. Bu hastalıkla mücadele edenlere bir umut olması için burada yayınlamama da izin verdi, kendisine teşekkür ederim.

"Merhaba , öncelikle herkese çok geçmiş olsun diyorum ve geçeceğinden hiç şüpheniz olmasın diyorum :) . Ben hukuk fakültesi 2.sınıf öğrencisiyken Nisan ayında sağ testisimde bir sertlik ve diğer testisime oranla büyüklük hissettim . Bu durumu babama açma kararı aldım , babamın erkeklerde dönemsel olarak böyle şeyler olabileceğini söyledi geçmezse haber vermemi istedi. Ben de çok üzerinde durmadım ve tekrar üniversiteye İstanbula döndüm . Bir ay geçti ancak testisteki büyüklük hala sürüyordu. Final dönemi bittikten sonra ailemin yanına gittiğimde bir doktora gözükme kararı aldım. Ailemin yanına gittiğimde doktora gittik ve testis kanseri olduğumu öğrendik . Doktorum en kısa zamanda ameliyat olmam gerektiğini söyledi ancak biz aynı gün başka bir doktora da gittik ve orada da aynı sonuca varıldı. Doktorum hastahaneden çıkmadan ameliyat olmamı istedi ve ben ne olduğunu anlamadan kendimi ameliyat masasında buldum. Kötü bir rüya gibiydi , bir gün önce yaz tatiliyle ilgili büyük planlarım varken şimdi her şey değişmişti. Başarılı bir ameliyat geçmişti. Patoloji sonucuna göre germ-hücreli bir tümordü. %40 seminom - %20 Embriyonel karsinom - %40 teratom türündeymiş alınan tümor. Tabi tümörle beraber bütün sağ testisimde alındı . Ameliyattan önce Beta - Hcg 224 , Alfa Feta-Protein im 14.25 di. Ameliyattan sonra Beta -Hcg 176 ,AFP 8.25 çıktı. Doktorların beklentisi daha çok düşmesi yönündeydi ama öyle olmamış. Bu bizi biraz korkuttu başka yerle sışramış olabileceği yönünde ancak sonrasında yapılan tomografi sonucunda başka bir yere sıçramamıştı . Ve birinci evdesindeydim hastalığın ancak ilerleyen günlerde Beta-Hcg değerlerim düşmemesinden dolayı 3 kür BEP tedavisi denen kemoterapi tedavisi almama karar verildi. Bleomisin denen ilacın çok zor bulunacağı söylendi. Türk Eczacılar Birliğinden temin edilebiliyor bu ilaç. 30 temmuzda kemoterapiye başladım . Adana Çukurova Balcalı Hastahanesinde. Çok iyi bir doktorum vardı Prof. Dr. Semra Paydaş dır kendisi :) .Kemoterapinin ilk haftası biraz yorucu oluyordu özellikle ilk hafta sonları kendimi çok halsiz hissediyordum ama ilk haftadan sonra eski hayatıma geri dönebiliyordum. Hatta bu süreçte ilk kürümün son Pazartesi günü tedavimi aldım ve hastahaneden çıkıp uçağa binip İstanbuldaki yaz okulu sınavıma girdim. Sonuç olarak artık 3.sınıftaydım :) . Bunun geçici bir süreç olduğunu bildiğim için hayatımdan ödün vermek istemedim . Kemoterapiden 2 hafta sonra saçım dökülmeye başladı 3 haftasında saçımı kısacık kestirdim aslında tamamen kazıtmıştım :) . 2.küre başlamıştım çok güzel geçiyordu tedavim . Çok şükür bu kürüdü de ciddi bir sıkıntı yaşamadan atlatmaya çalıştım. Düzenli beslenmeye çalışyor bu su içmek için çabalıyordum. (Cisplatin denen ilacın böbreklere olan zararını önlemek için bol su içmek gerekiyormuş o sebeple ) 2.kürümün sonunda kan değerlerimin ölçülmesi istedi doktorum. Sonuç çok güzeldi Beta- Hcg 0.1 Alfa Feta-Proteinim de 2.53 çıkmıştı . Yani normal değer aralığındaydı her şey. Bu bende bir umuda neden oldu artık 3.kürü almama gerek kalmamıştı diye düşünüyordum. Bir an önce saçım çıkacak ve İstanbula arkadaşlarımın yanına dönebilecektim ancak bu böyle olmadı :( . Doktorum çok titiz biriydi ve 3.kürü almam gerektiğini söyledi hatta hiç böyle bir konuşma aramızda geçmedi 3. kürde görüşürüz dedi :) .Yıkılmıştım ama sonuç olarak değerlerim iyiydi ve bir ay sonra hatta 2 hafta sonra her şey bitecekti . Ve yarın kemoterapimin son günü :) "

4 Şubat 2012 Cumartesi

Bir Testis Kanseri Hikayesi Daha


Grup üyelerimizden birisi bizimle hikayesini paylaştı:


"Sevgili Dostlar,
Değerli ucundan bucağından kader ortaklarım :). Size kısaca kendi hikayemden bahsedeyim.
Nisan 2008, üniversite 2. sınıftayım. Nisan ayı vize ayım ve üniversitemin bulunduğu şehirdeyim. Son aylarda aşırı alkol ve sigara tüketiyordum, 5 yılık sigara içicisiydim. Yaşadığım rahatsızlığın alkol veya sigarayla temelden bağlantılı olduğunu düşünmüyorum fakat büyük bir etken olduğunu biliyorum.   Üstelik psikolojim de oldukça bozuk bir dönem geçirmekteyim ve eminim bu da büyük bir etken (iki yıllık sevgilimden ayrılıyorum).
Nisanın ilk haftası dikkatimi çeken aşırı kilo kaybım oluyor, aşırı dediğim oranladığımızda 1 ayda 4-5 kg. 69'dan 64'e düşüşüm. Yemek yiyesim hiç gelmiyordu. Görünürde herhangi bir şikayetim yok tabii. Malum kış ayı kot pantolon giyiyordum, arada bir çok çok ama çok ince ve milisaniye süresince kasık bölgemde bir sancı hissediyordum ve tabii ki
önemsencek gibi bişey değildi. 

15 Nisan 2008:
Ertesi günkü sınavıma gece 12 ye kadar çalışıyorum, internet olmayan evimde laptopumu açıyor ve her nedense şifresiz bir kablosuz nete direkt bağlanıyor (Şans). E hadi girmişken google amcaya sorayım diyorum. 
Anahtar kelimeler: testis, sancı, boyut değişikliği...
Sonuç: Testis Kanseri 
Ciddiye alıyor ve siteleri irdeliyorum, kendi muayeneniz i yapıyorum ve kendim teşhis ediyorum: Ben Testis Kanseriyim (elbette doktora gidip patoloji raporunu görmeden buna karar veremezsiniz). Sabaha kadar uyku tutmuyor, ne yapsam ne etsem bilemiyorum. Eski kız arkadaşımı arıyor destek istiyorum, bana ne diyor!!! 

Yaşım 21'di, sabah birkaç saat uyuyup direkt hastaneye gidiyorum. Doktora şikayetimi belirtiyorum ve hastanede bir koşuşturma başlıyor "çok acil hasta" sırada önüne geçtiğim hastalar sedyede yatmakta ve ben daha mı kötüyüm yani diyorum. Hayır tek amaç en kısa sürede kesin teşhis... Yoksa ben ilk evrenin en başındaydım. Nitekim doktorum da buna şaşırıyor, nasıl teşhis ettiğim konusunda. 

Doktorun bana 16 nisan saat 10:52'de verdiği cevap: Testis kanserisin, türünü bilemeyiz, acilen almamız gerek. Yarın ameliyat ve derhal kemoterapi!!! ve ben... sessizlik içindeyim. Tedavi istemeyip hastaneden çıkıyorum. Ağlayarak en yakın arkadaşımı yanıma çağırıyorum (şansa çocukluk arkaaşım da orada okuyordu üniversiteyi). Biraz sakinleşip ne yaptığımı bilmez vaziyette sınavıma gidiyorum, çok iyi bildiğim soruları bir türlü cevaplayamayıp 5. dakikada ellerim titreyerek çıkıyorum ve 9 saatlik samsun yolculuğum boyunca hayatımı gözden geçiriyorum, ağlıyorum. 

Sonuç: Kalabalık bir aile hastane kordorunda beni bekliyor, gülerek ameliyathaneye gidiyorum, titreyerek masaya yatıyorum ve yarım saatlik ameliyat sonrası kanserden arınıyorum. Kemoterapi almıyorum, yakın takip istiyorum 2 yıl her ay doktora gidiyorum. şuanda 4. yılımdayım, herhangi bir sorun yok çok şükür, Yaşadığım her dakikaya şükrediyor bir günü 48 saat yaşıyorum. askerlikten muaf tutuluyorum. 24 yaşında mühendisim 1 yıldır çalışıyorum ve sağlık sorunum çok şükür yok. Tamam bazı şeylere dikkat ediyorum yeşil çay gibi düzen gibi mesela... Ama bunlar zaten en başından
beri var olması gerekenlerdi hayatımda... "

2 Aralık 2008 Salı

Etoposide (VP-16, Etopophos®, Vepesid®)

Etoposide bazı tip kanserlerin tedavisinde kullanılan bir kemoterapi ilacıdır. Çoğunlukla akciğer, yumurtalık ve testis kanseri tedavilerinde kullanılır.

Etoposide neye benzer?

Etoposide renksiz bir sıvıdır. Açık pembe renkte 50 mg ve 100 mg kapsuller şeklinde de bulunmaktadır.

Nasıl verilir?

Etoposide şu şekillerde verilebilir:

  • Damara yerleştirilen ince bir tüp içine damla şeklinde verilir. Bu yaklaşık 30- 60 dakika surer.
  • Yutulan kapsuller şeklinde verilir.

Kemoterapi genellikle birçok defadan oluşan kürler şeklinde birkaç ay devam eden tedavi şeklinde verilir. Tedavinin uzunluğu ve kür sayısı tedavi olduğunuz kanser türüne göre değişir. Etoposide genellikle diğer kemoterapi ilaçlarıyla birlikte kombine olarak verilir. Doktorunuz veya hemşireniz sizinle tedavi planını konuşacaktır.

Olası yan etkiler

Her insanın kemoterapiye tepkisi farklıdır. Bazıları çok az yan etki hissederken diğerleri çok fazla hissedebilir. Bu bilgide yer alan yan etkiler etoposide alan her insanı etkilemeyebilir ve birden fazla ilaç alıyorsa farklı olabilir.

Eğer oluşursa bundan haberdar olmanız için çok fazla görülen yan etkiler ve daha az rastlanan yan etkiler bu bilgide yer almıştır. Ancak çok nadir görülenleri dahil etmedik. Eğer bu bilgide yer almayan bir yan etki yaşıyorsanız lütfen doktorunuzu bu durumdan haberdar edin.

Enfeksiyona karşı düşük direnç: Etoposide kemik iliği tarafından üretilen beyaz kan hücrelerinin üretimini azaltabilir, bu da sizi enfeksiyona hassas hale getirir. Bu etki tedavi verildikten 7 gün sonra başlayabilir ve enfeksiyona karşı direnciniz, kemoterapiden 10-14 gün sonra en düşük seviyeye ulaşır. Bundan sonra kan hücreleriniz giderek artmaya başlar ve genellikle bir sonraki kemoterapi küründen önce normal seviyesine gelir.

Eğer aşağıdaki belirtiler görülürse hemen doktorunuzu arayın:
  • Ateşiniz 38ºC’nin üzerine çıkarsa
  • Birden kendinizi kötü hissetmeye başlarsanız (ateşiniz normal değerde olduğu halde).
Daha fazla kemoterapi almadan önce kan hücresi sayınızın normal seviyeye döndüğünden emin olmak için kan testi yaptıracaksınız. Kan hücreleri sayınız (kan sayısı) hala düşükse bazen tedavinizi ertelemek gerekebilir.

Morarma veya kanama: Etoposide trombosit(kanın pıhtılaşmasını sağlar) üretimini azaltabilir. Beklenmedik morarmanız ya da kanamanız (burun kanaması, ciltte kızarıklıklar veya dişeti kanamaları gibi) varsa doktorunuza söyleyin.

Anemi (düşük kırmızı kan hücresi sayısı): Etoposide alırken anemik olabilirsiniz. Bu sizin yorgun olmanıza ve nefes nefese kalmanıza neden olur. Bu etkiler sizin için bir problem oluşturuyorsa doktorunuza söyleyin.

Saç dökülmesi: Bu genellikle ilk etoposide dozunu aldıktan 3-4 hafta sonra başlar, ancak daha erken de olabilir. Saçınız tamamen dökülebilir. Aynı zamanda kaşlarınızın, kirpiklerinizin ve vücudun diğer kısımlarındaki tüylerin de azaldığını farkedebilirsiniz. Saç dökülmesi geçicidir ve tedavi bittikten sonra tekrar çıkmaya başlayacaktır.


Bulantı ve kusma: Bulantı tedavi verildikten sonra başlar ve 5 güne kadar devam eder. Kapsül olarak alındığında daha sık görülür. Doktorunuz bulantı ve kusmayı önleyen ya da büyük ölçüde azaltacak oldukça etkili ilaçlar yazabilir. Eğer kontrol altına alınmazsa doktorunuz ilacı değiştirebilir. Bazı bulantı ilaçları kabızlığa neden olabilir. Kabızlık sizin için bir problem oluyorsa doktorunuza bu durum hakkında bilgi verin.

İshal: İlaçlarla kolaylıkla kontrol altına alınabilen bir problemdir. Fakat çok ciddi boyuttaysa veya devam ediyorsa doktorunuza bilgi verin. Eğer ishalseniz çok fazla sıvı almanız çok önemlidir.

İştah kaybı: Hastanedeki diyetisyen veya bu konuda uzmanlaşmış hemşire size iştahınızı nasıl artırabileceğiniz konusunda tavsiyeler verebilir. Yeme problemleri ve kilonuzu koruma konularında yardımcı olabilirler.

Ağız yaraları: Bu tedavi süresince ağzınızda yaralar oluşabilir. Dişlerinizi düzenli olarak yumuşak bir fırçayla fırçalamanız ve çok fazla sıvı almanız bu yaraların oluşma riskini azaltacaktır. Eğer bu tür prolemler yaşıyorsanız doktorunuzu veya hemşirenizi bilgilendirin. Enfeksiyonu önleyecek veya temizleyecek ağız gargaraları ve ilaçlar verebilirler.

Tat almada değişiklikler: Yemeklerin tadının değiştiğini hissedebilirsiniz. Tedavi bittikten sonra tat alma değişiklikleri de ortadan kalkacaktır.

Yorgunluk ve güçsüz hissetme: Çok yorgun hissedebilirsiniz. Dinlenmek için kendinize bol zaman ayırın.

Az görülen yan etkiler

Cilt değişiklikleri: Etoposide cildinizde kırmızı lekeler oluşmasına ve cildinizin kaşınmasına neden olabilir. Böyle bir durum oluşursa doktorunuza haber verin. Pigmentlerin aşırı üretiminden kaynaklanan cilt renginiz koyulaşması görülebilir. Genellikle tedavi bittikten birkaç ay sonra eski haline döner.

Uykusuzluk, baş ağrıları ve kafa karışıklığı: Bu yan etkiler oldukça nadir olarak ve sadece yüksek doz alanlarda görülür. Eğer bu yan etkilerden herhangi biri görülürse hemen doktorunuza haber verin.

Alerjik reaksiyon: Alerjik reaksiyonların belirtileri arasında ciltte kızarıklık ve kaşınma, yüksek ateş, titreme, yüzde kızarıklık, baş dönmesi hali, endişe hali ve tuvaletin geldiği hissi gibi belirtiler yer almaktadır. Tedavi süresince alerjik reaksiyonlar açısından takip edileceksiniz. Eğer bu belirtilerden birini yaşıyorsanız doktorunuza ya da hemşirenize haber verin.

İlave bilgi

İkincil kanser: Çok nadir olarak, etoposide yıllar sonra ikinci bir kansere neden olabilir, genellikle akut löseminin bir türü. Doktorunuz veya hemşirenizle bu konuyu konuşabilirsiniz.

Kan pıhtısı riski: Kanser, kan pıhtısı oluşması (thrombosis) riskini artırabilir, kemoterapi görmek ise biraz daha artırabilir. Kan pıhtısı, bir bacakta ağrı, kızarıklık ve şişme yapabilir veya nefes darlığına ve göğüs ağrısına neden olabilir. Kan pıhtısı çok önemlidir; bu nedenle bu belirtilerden herhangi biri görülüyorsa hemen doktorunuza haber verin. Ancak, çoğu pıhtılar kanı incelten ilaçlarla başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Doktorunuz veya hemşireniz daha fazla bilgi verebilir.

Diğer ilaçlar: Kemoterapi alırken bazı ilaçları almanız zararlı olabilir. Eğer başka ilaçlar alıyorsanız doktorunuzu bilgilendirin, bunlar reçeteyle satılmayan bitkisel ilaçlar da olsa.

İlacın verildiği tarafta ağrı: Etoposide’in verildiği yerde veya damar boyunca ağrı oluşabilir. Ağrı hissederseniz doktorunuza veya hemşirenize söyleyin.

Doğurganlık: Bu ilacı alırken gebe kalmanız ya da baba olmanız etkilenebilir. Bu konuyu tedaviye başlamadan önce doktorunuzla konuşmanız önemlidir.

Doğum kontrolü: Etoposide alırken baba olmanız ya da gebe kalmanız tavsiye edilmez. Gelişen bebek zarar görebilir. Bu ilacı kullanırken ve ilaç bittikten birkaç ay sonrasına kadar etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmanız çok önemlidir.

Kaynak: http://www.cancerbackup.org.uk/Treatments/Chemotherapy/Individualdrugs/Etoposide

26 Eylül 2008 Cuma

Testis Kanseri Hikayeleri

Siteye kardeşimin hikayesini yazmıştım. Şimdi de sizden gelen hikayeleri 'Testis kanseri hikayeleri' isimli kategoride yayınlamak istiyorum. Hikayenizi bu sitede herkesle paylaşmak isterseniz bana mail atın ve yayınlayalım. Mail adresim cperinaz@yahoo.com. Kardesimin mail adresi cperinaz@hotmail.com.